top of page

Sulh Nedir? Nasıl Sulh Olunur?

Güncelleme tarihi: 23 Oca 2023

1. Yasal Düzenlemelerde Sulh


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hüküm ve Davaya Son Veren Taraf İşlemleri” başlıklı Beşinci Kısmının “Davaya Son Veren Taraf İşlemleri” başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan 313. maddede tanımlanan “Sulh”; görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olarak tanımlanmıştır.


Sulh sözleşmesi ile taraflar birbirinden karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son veren ve tam iki taraf borç yükleyen bir sözleşmedir.[1]


Sulhe ilişkin genel düzenlemeler HMK’nın 313, 314 ve315. maddelerinde yapılmıştır:


MADDE 313- (1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.

(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.

(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.

(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.


HMK m. 313 ile sulhun nasıl bir sözleşme olduğu tanımlanmış ve genel sınırları çizilmiştir. Bu maddeye göre taraflar yalnızca üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar üzerinde sulh olabilecektir. Ayrıca davanın konusu olmayan hususlar da sulh sözleşmesi yapılırken bu kapsama dahil edilebilir.


Sulhun şarta tabi olmasında bir sakınca bulunmadığı da maddenin 4. fıkrasında açıkça belirtilmiştir.



HMK m. 314 uyarınca sulh hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir. Sulh yapılması neticesinde ne tür sonuçlar ortaya çıkacağı da HMK m. 315’te belirlenmiştir:


MADDE 315- (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.

(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.


HMK m. 315 uyarınca sulh davayı sona erdiren hallerden biridir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Sulh sonucunda verilecek karar tarafların iradelerine bağlıdır. Tarafların iradelerine göre yapılan sulh sözleşmesine göre veya karar verilmesine yer olmadığına karar verilir.


HMK m. 315’in 2. fıkrasında irade bozukluğu ve aşırı yararlanma yani gabin hallerinde sulhun iptalinin istenebileceği düzenlenmiştir. Uygulamada pek görülmese de önemli bir hükümdür.


2. Uygulamada Sulh

Bahsedildiği üzere sulh görülmekte olan bir davanın taraflarının, karşılıklı anlaşmaları ile dava konusu uyuşmazlığa kısmen veya tamamen son vermeleridir. Uygulamada genellikle bu davacının taleplerinin bir kısmından vazgeçmesi davalının da kalan kısmı yönünden talebi kabul etmesi şeklinde görülmektedir. Sulh olunarak davanın daha hızlı ve maliyeti düşük bir biçimde çözümlenmesi amaçlanır.

Önemli bir husus olarak şunu da belirtmek gerekir ki taraf vekillerinin sulh olabilmeleri için bu konuda vekaletnamede özel yetki verilmiş olması gerekmektedir.

HMK’da ön inceleme duruşmasında hakim, tarafları sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatır ve sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Duruşma zaptında sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp alınamadığı, alınamadığı takdirde anlaşılamayan hususların neler olduğu belirtilir ve taraflarca imza altına alınır.

Sulh iki şekilde yapılmaktadır: mahkeme dışında protokol yoluyla, mahkeme içi sulh.

Mahkeme Dışı Sulh Sözleşmesi yönünden: TBK uyarınca sözleşmelerin geçerliliği kanunda aksine bir düzenleme olmadıkça hiçbir şekle tabi değildir. Sulh sözleşmesi için kanunda herhangi bir şekil şartı öngörülmediği için sulh sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasına gerek yoktur. Ancak yazılılık ispat açısından tavsiye edilmektedir. Taşınmazlara ilişkin mahkeme dışı sulh sözleşmesinin resmi şekilde yapılması gerekir.


Mahkeme Önünde Yapılan Sulhler yönünden: Hukuk Muhakemeleri Kanunu mahkeme huzurunda yapılan sulhler için bir geçerlilik şartı öngörmüştür. Bu şekil, esas itibariyle maddi hukuka ilişkin olan sulhün usul hukuku işlemi niteliği kazanmasında önemli bir rol oynamaktadır.[2] HMK m. 154/3-ç maddesine göre beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak koşuluyla sulh müzakereleri ve sonucu duruşma tutanağına geçirilir. Aynı durum keşifte de geçerlidir. Keşif sırasında sulh olmak isteyen tarafların sulh anlaşması kendilerine okunarak keşif tutanağına geçirilecek ve imzaları alınacaktır.[3]

Sulh olunma hususunu yargılama giderleri ve vekalet ücretleri yönünden de incelemek gerekirse:

Taraflar sulh olurken yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin konularda anlaşmışlar ise mahkeme buna göre karar verecektir. Ancak tarafların bu konularda anlaşamamaları halinde mahkeme yargılama giderleri ile vekalet ücretini yapılan sulhteki kabul ve vazgeçme oranlarına göre belirler.

Konuyla ilgili olarak AAÜT’ün “Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret” başlıklı 6. maddesinde; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.

Madde hükmü nedeniyle sulhun ne zaman yapıldığı vekalet ücreti yönünden de önem arz etmektedir. Sulhun öninceleme tutanağı imzalanıncaya kadar yapılması halinde normal şartlarda AAÜT uyarınca ödenmesi gereken vekalet ücretinin yarısına hükmedilecektir.

Ayrıca dava sulh ile sonuç bulursa, karar ve ilam harcının da üçte ikisi alınmaktadır.


3. Sulh Hakkında Bazı Eleştiriler


Sulh olma kurumu günümüzde etkisini iyice kaybetmiş vaziyettedir. Özellikle arabuluculuğun farklı alanlarda zorunlu tutulmaya başlamasının ardından sulhun uygulaması iyice azalmıştır.


Esasında sulh olmak hem mahkemeler üzerindeki yoğunluğu azaltmakta hem de taraflarca bir orta yol anlamına gelmektedir. Sulh olunması daha hızlı ve daha az maliyetli bir çözüm anlamına gelmektedir.


Gelinen noktada sulhun etkisini kaybetmesinin bir takım nedenleri bulunmaktadır:


· İş, Tüketici ve Ticaret gibi alanlarda dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuk kurumunun getirilmesi,


· Çoğu zaman iki tarafın da “nasılsa sonuç alınamayacak” denilerek sulh teklifinde bulunmaması,


· Kanunda hakimin sulhe teşvik edeceği belirtilse de uygulamada bunun sadece ön inceleme tutanağında yer alan bir ifadeden ibaret olması,


· Vekille takip edilen dosyalarda mahkemede sulhe teşvik edilse bile çoğu zaman davanın asıl taraflarının duruşmada bulunmamaları sebebiyle bu teşviğin uygulanabilir olmaması gibi nedenler sayılabilir.


Gelişen teknolojiler karşısında sulh kurumuna ilişkin yeniliklerin getirilmemesi, eski düzenlemelerin de kullanılmaya kullanılmaya unutulmaya yüz tutması da aslında bu nedenler arasında sayılabilir.


Av. Mehmet Berke ERYILMAZ

[1] Tandoğan, Haluk; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1, İstanbul, 1988, s. 14 [2] TANRIVER Süha: “Mahkeme Huzurunda Yapılan Sulhler”, dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/462/5288.pdf [3] PEKCANITEZ Hakan: a.g.e. , sh.549




Comments


© 2021 - Bu site Köker & Eryılmaz Hukuk ve Danışmanlık Ofisi tarafından oluşturulmuş olup tüm hakları saklıdır.

  • Twitter
  • Instagram
  • LinkedIn
bottom of page